Yazımın içeriğine geçmeden önce kısa bir süre önce vefat eden Türkiye-Kore ilişkilerinin gelişmesinde çok büyük bir emeği olan Hilmi KESENEK abimizi saygı ve sevgi ile anıyorum, mekanı cennet olsun.
Güney Kore maceram ilk olarak TRT dizileri ile başladı ben Saraydaki Mücevher dizisini izleyerek bu yolculuğa başlamıştım o zaman yıl 2008 olması gerekiyor veya 2007 o konuda tam emin değilim. Ben Saraydaki Mücevher dizisini izlemeden önce Denizler İmparatoru dizisi yayınlanıyordu o diziyi izlememiştim ama çok kez gözüme çarpmıştı. Saraydaki Mücevher dizisinde Jang Geum karakterine o kadar bayılmıştım ki tabi o yaşta Google’a çoğu kişide olduğu gibi “Cangema” diye aratırdık. Nereden bilelim biz Cangema isminin Jang Geum olduğunu değil mi? 🙂 Bir de tabi Türkiye de değişmeyen bir algı vardır gördüğümüz her çekik insanın Çinli olduğunu düşünürüz başka ülke yokmuş gibi benim araştırmalarımda hali ile “cangema, saraydaki mücevher, çin dizisi, çinlilerin dizileri” tarzı kelimeler çerçevesinde gelişerek ilerledi ve sonunda Korea-Fans adı altında bir platforma ulaştım bu platform rahmetli Hilmi abinin 2007 yılında hayata geçirdiği ve günümüzde hala açık olan aktifliğini eskisi kadar olmasa da sürdüren bir forum sitesi. Efenim meğersem Saraydaki Mücevher bir Kore dizisi imiş bunu ilk çerçeve de öğrenmiş olduktan sonra ben Güney Kore’ye çok fazla merak duymaya başladım zaten TRT’de Saraydaki Mücevherin bu kadar beğenilmesi hemen arkasından başka dizilerin de gelmesine vesile oldu. Bende bu esnada hem TRT’de her gün okuldan geldikten sonra yayınlanan Güney Kore dizilerini izlemeye hem de Korea-Fans sitesinde daha etkin bir rol oynamaya başladım. Forum yöneticiliği yaptım, ülkenin sadece dizi-film-müzik alanına değil tarihi-kültürel alanlarına yöneldim. Bu insanlar ne tüketiyor?Gezilecek nereleri var? Tarihinde neler yaşamış, neler görmüş? Tarzında hep kafama soru işareti oluşturan yönlerini araştırdım, okudum, yazdım. Ben bu araştırmaları iyice derinleştirdikçe ülkenin aslında keşfedilmesi gereken bir hazine olduğunu daha iyi anladım. Belki bu cümleme tepki gösterenler olabilir ama bana göre bir ülkenin hayranı olmak, seveni olmak günümüz tabiri ile “fanı olmak” o ülkenin sadece ünlü bir grubunun veya bireysel sanatçısının yaşamını takip etmek, şarkılarını dinlemek veya dizisini izlemek çerçevesinde olmamalı takip ettiği ülkenin diğer yönlerini de baz almalı şeklinde düşünüyorum.
Saraydaki Mücevherden günümüze uzanan bu macera gerçekten benim için çok güzel anılar oluşturdu bir ülkeye olan ilgi ve alakanın perdenin arkasında bu kadar uzun bir dünyaya merhaba diyeceğini tahmin etmiyordum. Belki bir gün yolum Güney Kore’ye düşer, sevgiler… 🙂